|
 |
|
MEVZUBAHİS VATANSA GERİSİ TEFERRUATTIR |
|
|
|
|
|
 |
|
GİDİLEMEYEN TOPRAKLAR -1- |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
GİDİLEMEYEN TOPRAKLAR -1-

''GİDEMEDİĞİN YER SENİN DEĞİLDİR''
Türkiye sınırının güneyinde, K.Irak topraklarında, PKK terör örgüt mensuplarını arayıp bulmak, barındıkları sığınakları, kamp ve erzak depolarını ele geçirmek, kışı geçirmek için yaptıkları hazırlıkları boşa çıkarmak için büyük çaplı bir operasyon yapılıyordu. Operasyonun ismine ‘Şafak’ adı verilmişti.
21 Eylül 1997 de Diyarbakır’dan başlayan yolculuğumuz, Mardin-Şırnak-Uludere-Andaç-Ortaköy-Serbest-Çukurca-Işıklı-Hantepe-Uzundere’ye kadar araçlarla devam etti.
Çukurca
Yolculuk boyunca bir gün Şirnak 22’nci Jandarma Sınır Tümen Komutanlığında, bir gün de Şırnak-Uludere-Andaç köyünde geceledik. Operasyona bütün hazırlıklar yapıldıktan sonra operasyona yaya olarak Hakkâri-Çukurca-Uzundere köyünden çıkılacaktı.
Uzundere köyü Hakkâri ili Çukurca ilçesi doğusunda Irak sınırına yakın Hakkâri il merkezi ile bağlantısı Çukurca üzerinden sağlanan sarp kayaların arasında dere kenarına kurulmuş şirin bir kasabayken, Uzundere ve çevresindeki tüm köyler 1995 yılında korucu köyü olmaları PKK terör örgütünün saldırıları, hayvancılık ve tarım yok olması gibi nedenlerle yaşadıkları yerleri terk etmişlerdi.
Köylüler dönemin Hakkari Valisi Kemal ÇELİK tarafından önce terörün daha az etkili olduğu zap vadisindeki uygun yerleşim alanlarına daha sonra buranında heyelan bölgesi olması nedeniyle, Yüksekova ilçesindeki Doğan köyüne yerleştirilmişler. 6500 kişilik kasabadan geriye yıkık evler, terk edilmiş okul, Belediye binası ve dere kenarındaki bahçeler ile inadına bu coğrafyada yaşamaya devam eden ceviz ağaçları kalmıştı.
Çukurca
Konvoy halinde Çukurca’dan Uzundereye giderken yol kenarında mayına basmış ve orada öylece bırakılmış sivil ve askeri kamyonlar vardı. Kamyonların ön kısımları parçalanmıştı. Bazıları dereye yuvarlanmış, bazıları ise yolun hemen kenarına çekilerek yolun açılması sağlanmıştı.
Uzundere de o dönemler bir Piyade taburu konuşluydu. Normal şartlarda karayolundan ulaşım imkânsızdı. Yollar teröristler tarafından döşenen mayınlarla tuzaklı olurdu. Bahar aylarında ve sonbaharda ikmal yapmak için büyük çaplı operasyonlar gerçekleştirilir, yollarda mayın araması yapıldıktan sonra, operasyon yapan birlikler konvoyun emniyetini alırlar ve böylece taburun ikmali yapılırdı.
Bu çevrede bulunan köylerde elektrik direkleri vardı. Elektrik telleri kopmuştu. Köyler boş olduğu için uzun zamandan beri onarılmadığı belli oluyordu. Köy evlerinin bazıları yıkılmış bazıları ise köyü terk edenlerin geri gelmesini bekler gibi sağlam ve kapılarını sonuna kadar açık duruyordu. Köy okulları yanık, yıkık ama ayakta, çocuk seslerine hasret, devletin bir zamanlar ki varlığına tanıklık ediyorlardı.
Çağlayan köyündeki boş karakol sağlam kalmıştı. Karakol duvarlarında mermi izleri vardı. Karakolun çevresinde hendek yapılarak hazırlanmış eski irtibat hendekleri ve mevziler vardı. Bu mevziler ile mevzi üzerinde duran, güneşten yıpranmış yırtık kum torbaları yoldan geçen askerleri selamlıyorlardı.
Uzundere’deki taburun elektrik ihtiyacı jeneratörler ile karşılanırdı. Taburun yolları kışın yağan kar ve yağmurlar nedeniyle bozulur, bahardaki operasyonlarda önce bu yollar açılırdı. Bu kışlalar bilinen askeri kışlalardan değildi. Günlük gazete bulmayı bırakın bir ay önceki gazeteyi bile bulmak imkansızdı. Askerlerin mektupları bazen bir ay bazen iki ay sonra, ya bir helikopter faaliyetinde, yada bir askeri konvoy düzenlenirse gelirdi. Burada o dönem askerlik yapmak her babayiğidin harcı değildi. Dünyayla bağlantı uydu telefonları ile yapılırdı.
İntikalin bu bölümünde, bütün bu insanın içini acıtan terkedilmişliğin arasından Uzundereye varabildik. Uzundere’ye karayolundan varabilmenin bedeli vardı. Teröristler ya bir tepeden taciz atışı yaparlar, yada havan atışı yaparlardı. Yoldaki mayınlar da cabasıydı.
Bu sefer bedel ödeme sırası Şırnak-Çakırsöğüt Jandarma Komando Tugayındaydı. Yolun mayın araması detektörlerle yapılmıştı. Stabilize yolda arama yapıldıktan sonra birlikleri Uzundere’ye taşıyan araçlar sırayla ilerliyorlar aralarındaki mesafeyi koruyorlardı. Hantepe’nin eteklerinden ilerleyen konvoy bir su birikintisinin kenarından geçiyordu. Öndeki araçlar kenardan geçerken bir araç, su birikintisinin içinden geçmeye çalışmıştı. Teröristler bu sefer mayını su birikintisinin içerine döşemişlerdi.
Konvoyun önünden bir patlama sesi geldi. Patlama öyle şiddetliydi ki patlamanın sesi çevredeki dağlarda ve vadilerden yankı yapıp tekrar tekrar patlıyordu. Konvoy durmuştu. Kısa zamanda bir aracın mayına bastığı ve helikopter isteği yapıldığı telsizden duyuldu. 7 vatan evladının şehit olduğunu bir timin, bir unsurunun kaybedildiğini öğrenmemizle birlikte morallerimiz bozuldu.
Patlamadan sonra araçlardan inerek mevzi aldık. Böyle durumlarda örgüt mensupları ateş açarlardı. Bir iki saat bekledikten sonra konvoy devam etmeye başladı. Mayına basan aracın yanına geldiğimizde durumun detayını öğrenmiştik. Aracın başında bekleyen ve çevre emniyeti alan askerlerin gözleri nemliydi. Bir rütbeli oturmuş özgündü. Mayın kahpe düşmandı. Çatışmaya girmek yürek isterdi. Anacak PKK’lı alçaklarda çatışmaya girecek yürek olmaz, her zaman kahpeliği yeğlerlerdi. Ya pusuya düşürürler yada ayağını bastığın toprağın altına ölüm gömerlerdi.
Zorlu bir yolculuğun ardından Uzundere’ye vardık. Araçlardan indikten sonra araziye çıkmak için hazırlık yaptık. 3 günlük kumanya ve su ihtiyacını, yedek mühimmat ve ihtiyacımız olan her şeyi çantamıza yerleştirdik. Arazide kaç gün kalacağımız belli değildi. Operasyonun seyrine göre belirlenecekti. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra bir dere yatağından boş evlerin arasından ve ceviz ağaçlarının dibinden Pirinçeken köyüne doğru birerli kolda yürümeye başladık.
Buradan sonra silahlı temas muhtemeldi. Her an ateş yeme veya mayına basma yada roketlenme ihtimali vardı. Gündüzleri yürüyor geceleri ise hakim tepelerde üs bölgesi tesis ediyorduk. Her gün ayrı bir tepede, her gün ayrı bir mevzide, her gün taştan duvarlar örüyor, her gece mevzii önlerine bubi tuzakları hazırlıyorduk.
22 gündür durmadan yürüyorduk, yorulmuştuk. Saçımız sakalımıza karışmış, saç sakal toz içinde kalmış, ter ile çamurdan oluşan karışımla, toprakla bütünleşmiştik. Giydiğimiz bot ile ayağımız artık bir bütün olmuştu. Saçımız yağlanmış artık tarak işlemiyordu. Gündüzleri güneşten yanıyor, gecede yağmurda ıslanıyordu.

Şafak Operasyonu 1997 K.Irak Mezi-Keryaderi
Bazen bir dereyi geçerken yıkanma imkanı bulurduk. En son Şemdinli çayının K.Irak’taki kolunda, Güneyden operasyona destek veren, Barzani’nin peşmergeleriyle buluşma yaptığımız derede, yıkanma imkanı bulmuştuk. Ne toprağın kokusu ağır geliyor, nede ter kokusu bayıyordu. Herkese özgü ortak bir koku oluşmuş, araya kaynayan postal kokuları da losyon görevi yapıyordu.
Sırt çantalarımız ağırdı. Yürümekte güçlük çekerdik. İçerisinde en az üç günlük kumanyamız, yedek mermi, mühimmat, içecek suyumuz ile soğuktan korunmamıza yarayan kıyafetlerimiz ve plastik yatma peti bulunurdu. Üç günde bir havadan helikopterlerle yapılan ikmallerde, yeni kumanya gelir timlere paylaştırırdık. Su ihtiyacımızı ikmallerde verilen plastik pet şişelerden karşılardık. Sonbahar olması ve dere yataklarının kuruması nedeniyle araziden su temininde güçlük çekerdik. Sarf ettiğimiz efor ve su kaybı karşısında, günlük verilen su yetmezdi.
İntikal esnasında emniyetli arazi kesimlerinde ihtiyaç molası verirdik. Vakit bulur bulmaz kuru odun parçaları veya yanımızda taşıdığımız jel yakıttan ateş yakar, yemekten sonra mutlaka çay keyfi yapardık. Arazide çay içmek ayrıcalık gibiydi. İçtiğimiz bu çayın keyfini başka yerde bulmanın mümkünü yoktu.
İntikal esnasında bulduğumuz su kaynaklarından su ikmali yapardık. Sırt çantamızın içinde çay, şeker taşırdık. Vakit yeterli olursa molalarda ve üs kurduğumuz tepelerde, meyve suyu kutularında yada plastik pet şişelerde çay demliyorduk. Plastik pet şişeyi tamamen su ile doldurup hava almayacak şekilde ateşe veya közün üstüne bırakınca, şişe yanmıyordu. Yamuluyor, büzülüyor ancak delinmiyordu. İşte bu şişelerden elde ettiğimiz kaynar suda çay demliyorduk.
İlerleme sırasında ufak tefek taciz atışlarına maruz kalıyorduk. Teröristler ne yapmaya çalıştığımızı, hangi hatta kadar ilerleyeceğimizi kestirmeye çalışıyorlar, hiçbir zaman amansız bir çatışmaya girmiyorlardı. Bazen beklenmedik bir yerde karşılaşıyor kısa bir temastan sonra teması kesip sıyrılıyorlardı.
Mevsim son bahardı. Buralar örgütün kış için hazırlık yaptığı yerlerdi. Kışı geçirmek için, genellikle su kaynaklarına yakın örtü ve gizlemeye uygun arazi kesimlerini seçiyorlardı. Arazide bir çok küçükbaş ve büyükbaş hayvan sürüleri vardı. Her sürünün başına bir gözcü bırakmışlardı. Bu gözcüler, sürüye doğru yaklaştığımızı ve almaya kararlı olduğumuzu görünce sürüyü parçalara ayırıyorlar, terk ediyorlardı. Bazen de taciz atışı yapıyorlardı. Bulduğumuz koyun sürülerini ve erzakları toparlıyor, daha sonra peşmergelere veriyorduk. Eğer zaman bulursak hayvanların bazılarını kesip kumanya için kendimize ayırıyorduk.
Mevsim etkisiyle hava bazen sıcak, bazen de soğuk oluyordu. Zaman zaman yağmur yağıyordu. Güneşe otursak terliyor, gölgeye otursak üşüyorduk. Bizde başımızı gölgede, ayaklarımızı güneşte bırakarak denge kurmaya çalışıyorduk.
Bir haftaya yakın Kerya-Deri kampında kalmış, biraz dinlenmiş kendimize gelmiştik.Zap kampı ele geçirilmiş. Ling dağları Şiwi ve Kerya-deri kampları ele geçirilmişti Büyük terörist guruplarıyla karşılaşılmamış, bir türlü temas sağlanamamıştı. Ufak tefek çatışmalar oluyor depolar ve sığınaklar ele geçiriliyordu. Beklenen seviyede ne terörist zayiatı, nede malzeme ele geçirilmişti.
Şafak Operasyonu 1997 K.Irak Mezi Kampı
Çukurca Taktik Sınır Alayından, Harekatı yöneten taktik komuta merkezinin verdiği İleri harekat emrinden sonra, Kerya-Deri kampından intikale başlamış, iki günlük yürüyüşten sonra K.Irak içlerinde bir tepede Saddam yönetimi zamanından kalma boş ve yıkık eski bir karakola varmıştık. Burada dinlenme imkanı bulmuştuk.
Bu eski karakol Şiwi kampının hemen güneyinde bulunuyordu. Geceyi bu karakolda geçirmiştik. Eski karakolların çevresi mayınlı olurdu. Tuzaklama ve mayın ihtimaline karşı detektörlerle arama yapardık. Eski mevzilerin uzaktan kumandayla tuzaklanma ihtimaline karşı buralara girmezdik. Her gittiğimiz yerde yeniden mevzii inşa ederdik.
Asayiş komutanının bulunduğumuz bölgeye geleceğini öğrendikten sonra helikopter için iniş yeri tespit ettik. Sis bombaları hazırlandı. Helikopterin ineceği alanın mayın araması detektörlerle yapıldı. Pilotlarla telsizden temas kuruldu. Birkaç dakika içerisinde helikopterin sesi duyuldu. Saat usulüne göre yön tayini yapılarak helikopterin inişi sağlandı.
Bulunduğumuz sektör 4 tabur seviyesindeydi. İki Jandarma Komando Taburu.(Van Jandarma Komando Tb. ve Şırnak İkizce Jandarma Komando Tb.) Bir Dağ Komando Tb. (Van 4. Dağ Komando Tb.) ve Bir Özel Harekat Grup Komutanlığından oluşuyordu. Helikopterle bulunduğumuz bölgeye gelen dönemin Asayiş Komutanı, diğer tabur komutanları ile bir değerlendirme yaptıktan sonra bölgeden ayrıldı.
Asayiş Komutanını uğurladıktan sonra, Grup komutanı yanımıza gelerek müjdeli haberi verdi. Teröristlerin aç ve susuz, Zap kampından çıkmaya çalıştıklarını, ilerleme istikametlerine helikopterlerle indirileceğimizi, bundan sonra yürümeyeceğimizi bildirdi. Gideceğimiz bölgede tıkama görevi yapacaktık. Yani sadece bekleyecek gündüz gözetleme gece ise pusu görevi icra edecektik. Aynı zamanda gideceğimiz yerde takviye olarak bize katılacak, iki Jandarma Komando Timi ve 150 kadar peşmerge kuvveti bizimle ortak hareket edecekti.
Komutanın emri alındıktan sonra Özel Harekat Grubu olarak helikoptere binmek için tertiplendik. Hazırlıklarımızı tamamladıktan kısa bir süre sonra havada arka arkaya 2 Skorski helikopteri belirdi. Bulunduğumuz tepeye sırayla iniş yaptılar. Yeni operasyon bölgesine intikal için önce, bizim B timi ile Tayfun Astsubayın B timi hazırlandı. Timler sırayla helikopterlere bindiler. Yavaş yavaş yerden yükselen helikopterin içerisinde 22 gün boyunca yürüdüğümüz araziyi bulmaya çalışıyordum.
Tim elemanlarının yüzüne, yürümekten kurtulmanın yarı mutluluğu, nereye gittiğimizi bilememenin ve neyle karşılaşacağımızı kestirememenin tedirginliği yansıyordu. Timlerimizin bundan önceki operasyonlarda indirildiği bölgede genelde sıcak temasla karşılaşırdık. Bu tip görevlerde sıkışan bir piyade birliğine yardıma gider, ateş altındaki bir şehidin çekilmesi veya zor durumdaki bir yaralının kurtarılmasına yardımcı olurduk. Hiç kimsede korkudan eser yoktu. Karşılaşılabilecek durumu az çok tahmin ediyorduk. Aslında bizim için operasyon yeni başlıyordu.
DEVAMINI OKU
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
YERYÜZÜNDE YER BEĞEN, NEREYE DİKİLMEK İSTERSEN ORAYA DİKEYİM |
|
|
|
|
|
 |
|
BUYUR BURDAN YAK |
|
|
|
47138 ziyaretçi |